İçimi çekip
ağlamak istediğim binlerce vakit oldu ömrüm boyunca.Göğüsümde darlanan nefesim
,boğularak ve titreyerek çıkan sesim , gözlerimin yanan yuvaları ve yüzümü kapamak için mütemadiyen hazır da
bekleyen ellerim vardı hep. Ağlamadım ağlayamadım…
Hani erkek olmanın demidir ya ,’’erkek adam ağlar mı?’’ diye diye ağlamamaya alıştırdılar bizleri. Çocukken bile ‘’neden ağlıyorsun ? ‘’ diyemeyen insanların arasında büyümüştük. O zamandan miras kalan saklı duygular bu anlattıklarım. ‘’Ağlama sussss ağlama ‘’telkinleri ve gittikçe katılaşan bir yüreğin buz gibi tepkisiz yaklaşımları. Oysa ben ,senin dertlerini bile dinlesem ağlayacak kadar sulugözlüyüm!
Yaşlandıkça yada hayat denen boş meşgalenin aslını gördükçe şunu öğrendim ki kimse mutlu değil! Ya hepimiz gizli ,çok iyi tiyatrocularız ya da zorluyoruz habire mutlu olmak adına sürencemeler de. Mutluluk ironik bir şey .Kişisel algılara göre değişebilecek kavramların toplamı. Mutlu olmaya çalıştıkça en derinden dah çok mutsuz olmayı öğreniyor,daha çok mutsuzluğumuzu hissediyoruz.
Bulgur pilavı ve kuru soğanlı fakirlik günlerimizin özlemini çekiyoruz.Herkezin dilin de aynı edebiyat kitabından çıkmış şekilde söylenen ‘’ fakirdik ama mutluyduk ‘’ sözünün midemi bulandıran imgeleri aklımı kaçırtıyor. Fakirken ben hiç mutlu değildim, gayet iyi biliyorum. Bunu hatırlayamayacak kadar alıkta değilim .Fakirdik ! ama umutluyduk doğru önerme olabilir. O umutları kaybettikçe yalnızlaştık .Gördükçe görgüsüz olduk, çoğaldıkça azımsar olduk .Oysa umutlarımız bizi mütevazi ,efendi ,terbiyeli yapmıyormuydu? Umutlarımızı kaybettik kirli hayat yokuşun da bir yerde .Sonra umutlarının mutluluğunu yaşayan başkalarını gördükçe kıskandık. Gördükçe mutlu insanları içimizde ki öküz olmaya öykünen kurbağa ortaya çıktı .
Mutluluk 8 harften ibaretti , Çok harfi yanyana getirdik 29 harfin tamamını öğrendik .Fayda etmedi bu 8 harfi bulmamıza. Param olsa mutluyum dedik.Çocuğum olsa,evim olsa,arabam olsa,işim olsa….Sonu şartlı önerme olan –sa ile biten onlarca kelimeyi yaşamış insanları görmeyi hiç beceremedik…
Ağlamak istiyorum , mutsuzum çünkü. Sirayet etti karanlık ruhlardan bahtıma huzursuz umutsuzluk. Mutsuzum param olmadığından, evim olmadığından, arabam olmadığından değil…Umutlarımı kaybettiğim için mutsuzum. Şen kahkahalarla kendimizi kandırırken biz hep mutsuzduk.Ağlamaya müsait yanımız hep hazırdı. Lakin ağlamaya utandık yada düşman sevinmesin lafını düstur belledik. Bekledik hayat ırmağının sonsuz akışını. Lakin zaman bir tek ham meyvayı olgunlaştırıyordu .Yüreğimiz de hamdı acılarımızın yıkan çaresizliği karşısında. Palyaçoyu oynadık içimize sicim gibi akan yaşlarla ağladık.
Hani erkek olmanın demidir ya ,’’erkek adam ağlar mı?’’ diye diye ağlamamaya alıştırdılar bizleri. Çocukken bile ‘’neden ağlıyorsun ? ‘’ diyemeyen insanların arasında büyümüştük. O zamandan miras kalan saklı duygular bu anlattıklarım. ‘’Ağlama sussss ağlama ‘’telkinleri ve gittikçe katılaşan bir yüreğin buz gibi tepkisiz yaklaşımları. Oysa ben ,senin dertlerini bile dinlesem ağlayacak kadar sulugözlüyüm!
Yaşlandıkça yada hayat denen boş meşgalenin aslını gördükçe şunu öğrendim ki kimse mutlu değil! Ya hepimiz gizli ,çok iyi tiyatrocularız ya da zorluyoruz habire mutlu olmak adına sürencemeler de. Mutluluk ironik bir şey .Kişisel algılara göre değişebilecek kavramların toplamı. Mutlu olmaya çalıştıkça en derinden dah çok mutsuz olmayı öğreniyor,daha çok mutsuzluğumuzu hissediyoruz.
Bulgur pilavı ve kuru soğanlı fakirlik günlerimizin özlemini çekiyoruz.Herkezin dilin de aynı edebiyat kitabından çıkmış şekilde söylenen ‘’ fakirdik ama mutluyduk ‘’ sözünün midemi bulandıran imgeleri aklımı kaçırtıyor. Fakirken ben hiç mutlu değildim, gayet iyi biliyorum. Bunu hatırlayamayacak kadar alıkta değilim .Fakirdik ! ama umutluyduk doğru önerme olabilir. O umutları kaybettikçe yalnızlaştık .Gördükçe görgüsüz olduk, çoğaldıkça azımsar olduk .Oysa umutlarımız bizi mütevazi ,efendi ,terbiyeli yapmıyormuydu? Umutlarımızı kaybettik kirli hayat yokuşun da bir yerde .Sonra umutlarının mutluluğunu yaşayan başkalarını gördükçe kıskandık. Gördükçe mutlu insanları içimizde ki öküz olmaya öykünen kurbağa ortaya çıktı .
Mutluluk 8 harften ibaretti , Çok harfi yanyana getirdik 29 harfin tamamını öğrendik .Fayda etmedi bu 8 harfi bulmamıza. Param olsa mutluyum dedik.Çocuğum olsa,evim olsa,arabam olsa,işim olsa….Sonu şartlı önerme olan –sa ile biten onlarca kelimeyi yaşamış insanları görmeyi hiç beceremedik…
Ağlamak istiyorum , mutsuzum çünkü. Sirayet etti karanlık ruhlardan bahtıma huzursuz umutsuzluk. Mutsuzum param olmadığından, evim olmadığından, arabam olmadığından değil…Umutlarımı kaybettiğim için mutsuzum. Şen kahkahalarla kendimizi kandırırken biz hep mutsuzduk.Ağlamaya müsait yanımız hep hazırdı. Lakin ağlamaya utandık yada düşman sevinmesin lafını düstur belledik. Bekledik hayat ırmağının sonsuz akışını. Lakin zaman bir tek ham meyvayı olgunlaştırıyordu .Yüreğimiz de hamdı acılarımızın yıkan çaresizliği karşısında. Palyaçoyu oynadık içimize sicim gibi akan yaşlarla ağladık.