
Sonraları hep aldırış etmezcesine uzaklaşılan anı mutsuzluğunun zamanla yarışı oluyor. Çiçekler büyür oysa ,yapraklar sonra sararır. Ömür bir yaprak misali sararıp bitecekken ,üç günlük dünya derdine koşturup kalp kırıp, incitip , dertle sarmalanmış ruhlarımızla kalıyoruz.
Yalnızlaşıyoruz ,yalnızlaştırıyoruz, seviyoruz küfrediyoruz, eziyoruz, ezilirken saygı görmek için didiniyoruz. Boşluk öylesine büyüyor ki içimiz de ne yönümüzü ne dengemizi bulamıyoruz. Sonra ince bardakta ki demli çayın buğusundan dalıyoruz anıların gölgesine.Sonra yalnızlaştırıyor hayat ve sonrası hep aynı.Kırılmış kalpler ,boşluğa düşen beklentiler, gelmesini hayal ettiğimiz geçmiş ,ölmüş yakınlarımız. Hüzün müptelası oldukça kırılganlaşan yüreğimizi hergün toparlamak adına mücadeleler ,yeni kararlar. Yastığa koyduğun da başını alamadığın uykuları getirmeyen derin hesaplaşmalar.Gün içini iğdiş edip yeniden yeniden kendimizi aklıyoruz beynimiz de . Sabah yorgun gözler şekilsiz ve asık bir surat ve '' hala yaşıyorum ölemiyorum '' diyen iç sesimizle tam teşekküllü bir kavga .Oysa çocukluk düşlerimizde ki Kaf dağını bulmaya ramak kalmıştı anılar da olmasa...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder