ömür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ömür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Mayıs 2014 Salı

KAF DAĞINI BULMAK

       Neden hüzün bu kadar tatlı acıtıyor içimizde ki sızlayan bir yeri .Ruhumuz geçmişin o unutulmayan anlarından kaçtıkça ; böyle mi yürek yangısına dönüşüyor hislerimizin gölgesi. Gözyaşlarıyla ıslamak kirpiklerimizin kaderi mi ki her hatırladığımız da ortak acıların bazı anları boğazımız da düğümlenen bir şeylere dönüşüyor.

      Sonraları hep aldırış etmezcesine uzaklaşılan anı mutsuzluğunun zamanla yarışı oluyor. Çiçekler büyür oysa ,yapraklar sonra sararır. Ömür bir yaprak misali sararıp bitecekken ,üç günlük dünya derdine koşturup kalp kırıp, incitip , dertle sarmalanmış ruhlarımızla kalıyoruz.

     Yalnızlaşıyoruz ,yalnızlaştırıyoruz, seviyoruz küfrediyoruz, eziyoruz, ezilirken saygı görmek için didiniyoruz. Boşluk öylesine büyüyor ki içimiz de ne yönümüzü ne dengemizi bulamıyoruz. Sonra ince bardakta ki demli çayın buğusundan dalıyoruz anıların gölgesine.Sonra yalnızlaştırıyor hayat ve sonrası hep aynı.Kırılmış kalpler ,boşluğa düşen beklentiler, gelmesini hayal ettiğimiz geçmiş ,ölmüş yakınlarımız. Hüzün müptelası oldukça kırılganlaşan yüreğimizi hergün toparlamak adına mücadeleler ,yeni kararlar. Yastığa koyduğun da başını alamadığın uykuları getirmeyen derin hesaplaşmalar.Gün içini iğdiş edip yeniden yeniden kendimizi aklıyoruz beynimiz de . Sabah yorgun gözler şekilsiz ve asık bir surat ve '' hala yaşıyorum ölemiyorum '' diyen iç sesimizle tam teşekküllü bir kavga .Oysa çocukluk düşlerimizde ki Kaf dağını bulmaya ramak kalmıştı anılar da olmasa...