Hayatın kendisidir tüm romanlar da anlatılan. Ve bütün şarkılar bir parçayı anlatır melodik olarak. Şiirler zerreden bir miskali yaşatır .Kısaca dedikleri sözlerden uzun cümleler çıkar. Ümit Dünyası sizlere gururla sunar...
5 Ekim 2017 Perşembe
CENNET NEREDE?
Cennet nerede diye sordu yeşil gözlerini kısarak küçük çocuk. Gülümseyen yüzüyle saçlarına dokundu annesi .
" Seni seven canlıların olduğu her yer cennettir "diye cevapladi . Çocuk sevinçle ellerini birbirine vurdu ,
"öyleyse ben senin cennetinim değilmi "dedi . Kadın tüm samimiyetiyle cevap verdi yeniden
"Evet ben senin cennetinim ,sende benim" ...
4 Ekim 2017 Çarşamba
Domates Salçası İncir Reçeli
Pastırma
yazı dedikleri sıcaklar bu günlerde yaşadığımız sıcaklık olmalı. Hava
gerçekten çok sıcak bu mevsimde biraz daha düşük sıcaklıklar hafif akşam
usumelerinide bekleriz .
Eskiden annem bu sıcakları değerlendirir konserveler yapar , reçel kaynatır, iplere dolmalık biberler patlıcanlar dizerdi. O dizilen kurutmalık sebzeler pencere demirlerinin gerdanlığı olurdu. Sonra kabakmis ,patlıcan ,fasulye ,domatesler dilimlenir ya da sebzesine göre yarılır çatıların üzerine ,masaların uzerine tepsi tepsi dizilirdi. Eristeler imece usulü kesilir sonra da imeceye katılan hatunlarla kendi el emekleri kocaman kazanlarda piserdi. Biber salçaları ,domates salçaları ayrı ayrı işlemlerle salcalastirilir ,büyük bakır legenlerde kaynatılıp soğudukça büyük boy kaplara aktarılır ağızları zeytinyağı ile sırlanır kışı beklerdi.
Çocuktuk o zamanlar herşey doğaldı belki de . Sebzelerin kokusu ve tadı birbirinden farklıydı. Elmalar kütür kütür ,salatalıklar kırıldığında mis gibi koku yayardı. Samimiyet vardı insanların yüreğinde . Mesela annem evde yoksa okuldan geldigimiz vakit. Döndü yengemiz vardı ,(hiç çekinmeden girer çıkardık evlerine ) karnımızı doyurur dersimizi çalışmamız için annesel bir baskı yapardı.
Sonra konu komşu kadınlar kışlık hazırlığı olmayanlara ( maddi olarak imkansızlıklar sebebiyle) kendi hazirladiklarindan hepsi birer çıkın yapar , hiç hazırlıksız olanında evi kışa hazır hale gelirdi. Kadınlar birbirine yardım eder yün yıkayıp dider . Sokak ortasında yada bahçede geniş betonu olanların kapısında halılarını yardımlaşma yıkardı. Her evin hayta bir delikanlısı ve evlenme çağına yaklaşan maharetli genç kızları vardı. Genç kızlar yaşlı komşu teyzelerin günlük yarım saat hadi bilemedin birer saat ev işlerine yardım eder ,yemeklerini yapar ,hüner gösterirlerdi. Belkide bu sayede maharetleri gelişir ,özgüvenle hayata yaklaşır,ev ve yaşam adabına ait doneleri genç yaşta tespit ederlerdi.
Hayta delikanlılar ütülü satenimsi gömlekleriyle salınır ,genellikle toplanılan nokta mahalle bakkalının önü olur,kimselere göstermeden babalarından arakladiklari Samsun yahut Maltepe sigaralarıni içerlerdi. O günlerde en büyük hobi internet değildi hâlâ. Yürekler yüreklere daha yakın olduğu için komşular birbirlerinin her halini bilir ,sıkıntı zamanlarında teklifsiz durumu kotarırlardı.
Yokluk vardı en çok ama o kocaman kalplerinde samimiyet bütün yokluklari varlığın somut biçimi haline getirirdi.
Zaman geçti bazen sele atarak,bazen delerek ,belki hatirlamasakta gülerek. Artık herkesin ayakları yerde ve aklı yerinde . Şimdi herşey var fakat o samimiyet hiçbir yerde yok. Yetmişinde ki annemin de hiç bişey yapmaya isteği yok.Hayat yordu onu da ,bekledikleri, olmayanları,yitirdikleri. Bu sene artık incirler reçel olmadı,yenildi dağıtıldı. Bir salça ,eriste,ezme yapıldı orda kalındı. Bizim mi artık şekerimiz ve yükselen tansiyonumuz var . O yüzden ki her incir reçeli görüp yediğimde gözlerim o en eski fakirliğin samimiyetle yâşla , boğazım hıçkırık la doluyor.
Ya siz yaptınız mı incir reçeli ve salça?
Eskiden annem bu sıcakları değerlendirir konserveler yapar , reçel kaynatır, iplere dolmalık biberler patlıcanlar dizerdi. O dizilen kurutmalık sebzeler pencere demirlerinin gerdanlığı olurdu. Sonra kabakmis ,patlıcan ,fasulye ,domatesler dilimlenir ya da sebzesine göre yarılır çatıların üzerine ,masaların uzerine tepsi tepsi dizilirdi. Eristeler imece usulü kesilir sonra da imeceye katılan hatunlarla kendi el emekleri kocaman kazanlarda piserdi. Biber salçaları ,domates salçaları ayrı ayrı işlemlerle salcalastirilir ,büyük bakır legenlerde kaynatılıp soğudukça büyük boy kaplara aktarılır ağızları zeytinyağı ile sırlanır kışı beklerdi.
Çocuktuk o zamanlar herşey doğaldı belki de . Sebzelerin kokusu ve tadı birbirinden farklıydı. Elmalar kütür kütür ,salatalıklar kırıldığında mis gibi koku yayardı. Samimiyet vardı insanların yüreğinde . Mesela annem evde yoksa okuldan geldigimiz vakit. Döndü yengemiz vardı ,(hiç çekinmeden girer çıkardık evlerine ) karnımızı doyurur dersimizi çalışmamız için annesel bir baskı yapardı.
Sonra konu komşu kadınlar kışlık hazırlığı olmayanlara ( maddi olarak imkansızlıklar sebebiyle) kendi hazirladiklarindan hepsi birer çıkın yapar , hiç hazırlıksız olanında evi kışa hazır hale gelirdi. Kadınlar birbirine yardım eder yün yıkayıp dider . Sokak ortasında yada bahçede geniş betonu olanların kapısında halılarını yardımlaşma yıkardı. Her evin hayta bir delikanlısı ve evlenme çağına yaklaşan maharetli genç kızları vardı. Genç kızlar yaşlı komşu teyzelerin günlük yarım saat hadi bilemedin birer saat ev işlerine yardım eder ,yemeklerini yapar ,hüner gösterirlerdi. Belkide bu sayede maharetleri gelişir ,özgüvenle hayata yaklaşır,ev ve yaşam adabına ait doneleri genç yaşta tespit ederlerdi.
Hayta delikanlılar ütülü satenimsi gömlekleriyle salınır ,genellikle toplanılan nokta mahalle bakkalının önü olur,kimselere göstermeden babalarından arakladiklari Samsun yahut Maltepe sigaralarıni içerlerdi. O günlerde en büyük hobi internet değildi hâlâ. Yürekler yüreklere daha yakın olduğu için komşular birbirlerinin her halini bilir ,sıkıntı zamanlarında teklifsiz durumu kotarırlardı.
Yokluk vardı en çok ama o kocaman kalplerinde samimiyet bütün yokluklari varlığın somut biçimi haline getirirdi.
Zaman geçti bazen sele atarak,bazen delerek ,belki hatirlamasakta gülerek. Artık herkesin ayakları yerde ve aklı yerinde . Şimdi herşey var fakat o samimiyet hiçbir yerde yok. Yetmişinde ki annemin de hiç bişey yapmaya isteği yok.Hayat yordu onu da ,bekledikleri, olmayanları,yitirdikleri. Bu sene artık incirler reçel olmadı,yenildi dağıtıldı. Bir salça ,eriste,ezme yapıldı orda kalındı. Bizim mi artık şekerimiz ve yükselen tansiyonumuz var . O yüzden ki her incir reçeli görüp yediğimde gözlerim o en eski fakirliğin samimiyetle yâşla , boğazım hıçkırık la doluyor.
Ya siz yaptınız mı incir reçeli ve salça?
8 Aralık 2016 Perşembe
MUTLULUK FORMÜLÜ
Hayat mutlu olmaya dair dip notlarını el altından gönderme becerisine
sahip muhteşem , mucizevi bir sunumdur. Birkaç saate bitecek olan bu
ve önce ki günler şunu öğretti bana ;
- Bazen en yakınınızda ki insanlar hislerinizi, sıkıntılarınızı , önemsediklerinizi ,içsel karmaşanızı bilemez. O an ne hissediyorsanız ,olanca sadeliğiyle anlatın...
- Aklınızın yatmadığı ve sizi zorlayacak hiçbir duruma EVET demeyin. HAYIR demek bazen en büyük kurtarıcıdır.
- Mutlu olmak için kendinize ön şartlar koyup kimsenin hayatının düzene girmesini beklemeyin .Önemli olan sizin hayatınızın bir düzende olup olmadığıdır....
- Sürekli olarak fedakarlık etmeniz isteniyorsa kullanıldığınızı fark edin.
- Negatif insanların sizi dert kuyuları olarak kullanıp ruhi çürüklüklerini üzerinize boca etmelerine izin vermeyin.
- Eleştiri denen sihirli bir ok vardır .Dozunda ve dengeli eleştiriye daima kulak kabartın .
- Sizi muhtevanızda barındırdıklarınız için sevemeyen insanlardan uzaklaşın .
- Kimseye şartlı sevgi sunmayın ve size de aynı durum yapıldığında ön şartlı yaklaşımları kabullenmeyin .
- Bireyin birinci tekil şahısın (Ben ) olduğunu unutmayın.Birey sensin ,toplumun en küçük yapı taşı ,en önemli olanı da sensin!
- İnsanlar kendilerine karşı; en özel yaklaşımı hak ettikleri yaklaşım olarak algıladığın da bir adım geriye çekilin ve uyarın.
- Bazen insanlar tahammül edilmez olur buna bende dahilim o eşek saatler de kimseye (bana da ) yaklaşmayın.
- Düzen ; yaratıcı zeka, patlayan fikirler ve erdemlerin karşısında olabilir .Bazen sisteminiz depresyona , ruhi çöküşlere kapı aralar sinirsel iletileriniz hata mesajı verir. O anlar da özünüze dönmek için olumlu düşünmek ve en haşmetli anılardan bir sunumla geçmiş güzellikleri anımsamak gerekir.
- En iyi motivasyon daha önce başarı listenize kaydettiklerinizi anımsamaktır. Öz güven yitimlerin de bu başarılar aklınızın bir köşesinde olsun.
- Fazla övgü ve gereksiz nasihatin olduğu her yeri terk edin .Her ikisinde de bir çıkar durumu mutlaka söz konusudur.
- Her zorluğun kendine özgü bir yol güzergahı vardır. Ve bu yol güzergahları sizlerin sıradanlaşmamış yanlarınızı ,sıralı düşünme alışkanlığı ile şekillenmemiş yaratıcı tarafınızı tetiklediği sürece kıymetlidir. Zorlukları , sizi itekleyen güçlere dönüştürdüğünüz sürece sorunları aşma beceriniz artar.
- Kaktüsler susuz kaldığında dahi yaşama becerisi gösteren ve gelişen bitkilerdir. Hayata bir kaktüs gibi güçlü tutunun .Zaman zaman yaşamın kendisine tutunurken de en dikenli zamanlarınız da sevdiklerinizden uzak durun...
- Ve depresyon siz ona kapı araladığınız da kapınızı çalar. Vefasızlıkları,sıkıntıları,korkuları bırakın .Şimdi şu an dışında hiçbirşeyi hatırlamak zorunda değilsiniz ve geri gelmeyecek olan dününüzü unutun ,yaşadığınız anı kıymetlendirin.
Gerisinde dipnotlarımı sonra ki bir zaman yazılmak üzere beynime hapsediyor ve bırakıyorum.Biliyorum ki amnezik düşünme sistemim nasıl olsa bunları unutacak .Ve ben yine içimde ki hümanist yanımı kamuflaj olarak kullanıp kendimi kandıracağım. Fakat yazdıklarım yaşadığım anı kıymetlendirmek adına burada kayıtlı olacak...
- Bazen en yakınınızda ki insanlar hislerinizi, sıkıntılarınızı , önemsediklerinizi ,içsel karmaşanızı bilemez. O an ne hissediyorsanız ,olanca sadeliğiyle anlatın...
- Aklınızın yatmadığı ve sizi zorlayacak hiçbir duruma EVET demeyin. HAYIR demek bazen en büyük kurtarıcıdır.
- Mutlu olmak için kendinize ön şartlar koyup kimsenin hayatının düzene girmesini beklemeyin .Önemli olan sizin hayatınızın bir düzende olup olmadığıdır....
- Sürekli olarak fedakarlık etmeniz isteniyorsa kullanıldığınızı fark edin.
- Negatif insanların sizi dert kuyuları olarak kullanıp ruhi çürüklüklerini üzerinize boca etmelerine izin vermeyin.
- Eleştiri denen sihirli bir ok vardır .Dozunda ve dengeli eleştiriye daima kulak kabartın .
- Sizi muhtevanızda barındırdıklarınız için sevemeyen insanlardan uzaklaşın .
- Kimseye şartlı sevgi sunmayın ve size de aynı durum yapıldığında ön şartlı yaklaşımları kabullenmeyin .
- Bireyin birinci tekil şahısın (Ben ) olduğunu unutmayın.Birey sensin ,toplumun en küçük yapı taşı ,en önemli olanı da sensin!
- İnsanlar kendilerine karşı; en özel yaklaşımı hak ettikleri yaklaşım olarak algıladığın da bir adım geriye çekilin ve uyarın.
- Bazen insanlar tahammül edilmez olur buna bende dahilim o eşek saatler de kimseye (bana da ) yaklaşmayın.
- Düzen ; yaratıcı zeka, patlayan fikirler ve erdemlerin karşısında olabilir .Bazen sisteminiz depresyona , ruhi çöküşlere kapı aralar sinirsel iletileriniz hata mesajı verir. O anlar da özünüze dönmek için olumlu düşünmek ve en haşmetli anılardan bir sunumla geçmiş güzellikleri anımsamak gerekir.
- En iyi motivasyon daha önce başarı listenize kaydettiklerinizi anımsamaktır. Öz güven yitimlerin de bu başarılar aklınızın bir köşesinde olsun.
- Fazla övgü ve gereksiz nasihatin olduğu her yeri terk edin .Her ikisinde de bir çıkar durumu mutlaka söz konusudur.
- Her zorluğun kendine özgü bir yol güzergahı vardır. Ve bu yol güzergahları sizlerin sıradanlaşmamış yanlarınızı ,sıralı düşünme alışkanlığı ile şekillenmemiş yaratıcı tarafınızı tetiklediği sürece kıymetlidir. Zorlukları , sizi itekleyen güçlere dönüştürdüğünüz sürece sorunları aşma beceriniz artar.
- Kaktüsler susuz kaldığında dahi yaşama becerisi gösteren ve gelişen bitkilerdir. Hayata bir kaktüs gibi güçlü tutunun .Zaman zaman yaşamın kendisine tutunurken de en dikenli zamanlarınız da sevdiklerinizden uzak durun...
- Ve depresyon siz ona kapı araladığınız da kapınızı çalar. Vefasızlıkları,sıkıntıları,korkuları bırakın .Şimdi şu an dışında hiçbirşeyi hatırlamak zorunda değilsiniz ve geri gelmeyecek olan dününüzü unutun ,yaşadığınız anı kıymetlendirin.
Gerisinde dipnotlarımı sonra ki bir zaman yazılmak üzere beynime hapsediyor ve bırakıyorum.Biliyorum ki amnezik düşünme sistemim nasıl olsa bunları unutacak .Ve ben yine içimde ki hümanist yanımı kamuflaj olarak kullanıp kendimi kandıracağım. Fakat yazdıklarım yaşadığım anı kıymetlendirmek adına burada kayıtlı olacak...
5 Aralık 2015 Cumartesi
HANGİ KORKU HANGİ DAVRANIŞA SEBEP OLUR?
Davranış psikolojisin de insanların her olumsuz yaklaşımın altında
başka bir sorunlu duygu yatar . Hangi korku hangi tavrı yaratır
biliyormuyuz ? İşte sizler için davranışlara yönelik yazı hazırladık .
-Güçsüzlük korkusuna sahip insanlar DİKBAŞLILIK tavrı ile dikkat çekerler .
-Yetersizlik korkusu (Cinsel olarak) sahip bireyler eş,sevgili ilişkisinde ileri derece KISKANÇLIK tavırlarıyla dikkat çekerler.
-Değersizlik korkusuna sahip bireyler KİBİR ile korkularını kamufle ederler.
-Kabul Görmeme Korkusuna sahip bireyler içinse MÜKEMMELİYETÇİLİK yaklaşımı kendilerinden korkularından kaçmanın en iyi yolu olarak karşımıza çıkar.
-Suçlanma Korkusuna sahip insanlar YALANCILIK tavırlarıyla dikkat çekerler.
-Yokluk Korkusu derin ve kötü bir duygudur ki kişide dışa dönüklükte gösterge tavrı CİMRİLİK olarak yansır.
-Aşağılanma Korkusuna sahip bireyler de yine KİBİR tavrıyla toplum da kendilerini gösterirler.
-Yalnız kalma korkusuna sahip bireyler ise AŞIRI SOSYALLİK tavrıyla toplumda kendilerini gösterir.
Şimdi çevremizde ki insanların davranışlarına belki biraz daha empati ile yaklaşabiliriz.
-Güçsüzlük korkusuna sahip insanlar DİKBAŞLILIK tavrı ile dikkat çekerler .
-Yetersizlik korkusu (Cinsel olarak) sahip bireyler eş,sevgili ilişkisinde ileri derece KISKANÇLIK tavırlarıyla dikkat çekerler.
-Değersizlik korkusuna sahip bireyler KİBİR ile korkularını kamufle ederler.
-Kabul Görmeme Korkusuna sahip bireyler içinse MÜKEMMELİYETÇİLİK yaklaşımı kendilerinden korkularından kaçmanın en iyi yolu olarak karşımıza çıkar.
-Suçlanma Korkusuna sahip insanlar YALANCILIK tavırlarıyla dikkat çekerler.
-Yokluk Korkusu derin ve kötü bir duygudur ki kişide dışa dönüklükte gösterge tavrı CİMRİLİK olarak yansır.
-Aşağılanma Korkusuna sahip bireyler de yine KİBİR tavrıyla toplum da kendilerini gösterirler.
-Yalnız kalma korkusuna sahip bireyler ise AŞIRI SOSYALLİK tavrıyla toplumda kendilerini gösterir.
Şimdi çevremizde ki insanların davranışlarına belki biraz daha empati ile yaklaşabiliriz.
Etiketler:
Aşırı sosyallik,
Cimrilik,
Davranış psikolojisinde korkular,
Dikbaşlılık,
empati,
Eşim neden kıskanç,
kırıkkale,
Kıskançlık,
Kibir,
korku,
Mükemmeliyetçilik,
ümit öncü,
Yalancılık
30 Kasım 2015 Pazartesi
GÜLLERİ ÇELİKLEMENİN TAM ZAMANI
Bahçesi olan tüm ev sahiplerinin hayalidir rengarenk çiçeklerle bahçesini süslemek . Yaşadığımız coğrafyada ise sahip olunabilecek en güzel çiçeklerden biride güller. Kasım ayının son haftaları gülleri çeliklemek için en uygun zamanlardan biri .En azından ben bahçemizde ki gülleri çoğaltmak için bu günleri tercih ediyorum .
Yeni bir gül elde etmenin tohumdan çoğaltmak dışında çok daha kolay yöntemleri var . Bunlardan birkaçını hemen size aktarayım;
- Gül çelikleri kum yastıklarına yatırılarak dört mevsimde çoğaltılabilir .
-Gül çelikleri direkt olarak toprağa dikilir .
-Köklendirme hormonuyla muamele edilerek toprağa köksüz olarak dikilir.
-Suda bekletlen çelikler köklenince toprağa göçürülür .
Ben kendi kullandığım ve bana göre en kolay gül çelikleme yönteminden bahsetmek istiyorum .
Gül çelikleri sağlam gül dallarının yaşlı olmayan dallarından seçilir .Bunun için tercihen birönceki yılın sürgün dallarını kullanabilirsiniz. Kestiğiniz çelikler üzerinde en az üç göz olacak şekilde kesilir ,budanır . Buradaki üç göz kavramı en az ölçüttür daha fazla gözle de aynı sonuca ulaşabilirsiniz.
Gül çeliklerini patatesler üzerine saplayarak toprağa dikerseniz .Gül çeliğinin su ve nemli ortam ihtiyacını toprakta patates karşılayacağı için kökelendiği sürece kadar patates daimi olarak kökü sulu tutacaktır. Patatesin çürüme döneminde çeliğimiz köklendiği için de gül fidanına dönüşecek ve baharda sapasağlam bir şekilde gül vermeye başlayacaktır.
Bu durumu sadece güller için düşünmeyin benzer olan tüm formdaki bitkiler de işe yarar . Kamelyalar,açelyalar ,orman gülleri,şakayıklar vesair deneme yapabilirsiniz. Patateslere en üstteki fotoğrafta gördüğünüz şekilde sapladığınız çelikleri saksıya ya da isterseniz direkt olarak bahçeye dikerek büyümelerini sağlarsınız .
Güllerle ilgili farklı birkaç bilgide yoğun renkli çiçekler açmaları için yapılan alışıla gelmiş uygulamaların dışında uygulamalar olduğu . Örneğin güllerin zeytinyağı sevdiğini biliyormuydunuz ?
Uzun süre çiçek açmayan gül dalları (ağaç demeyi seviyorum aslın da) için dalların kök kısımlarına doğru yağ verme yapılır. Keza ilkbahar ve sonbahar iyi cins güllerde sürgün verme ve yapraklanma zamandır .Bitkiler bu dönemde yenilenirler. Köklerine doğru bitkiye bir bardak su bardağı ölçütünde verilen zeytinyağı onların kısabirsürede canlanmasını ve yeniden gül açmalarını sağlar.
Konu güller olunca aslında o kadar çoks öyleyecek söz var ki . En eski gül açtırma yöntemlerinden biri de hayvan iç yağlarının ya da diğer bir deyişle özellikle büyükbaş karın yağlarının (işkembe civarında zar şeklinde çıkan yağlardan bahsediyorum) gül fidelerinin dibine gömülmesiyle yapılan yöntemdir. Fide dibinde gömülüolan yağlar toprağa karıştıkça bitkide büyük yapraklı ve katmeri bol yoğun kokulu çiçekler açma eğilimi başlar. Bunlar en eski bildiğim gül açtırma yöntemi .
Birde bahçivan yöntemidenen bir usul var .Hemen ondan da size bahsedeyim . Güller çiçeklenipbirsüre sonra yapraklarını döktüğünde .Bitki sapının üzerinde bir kapsul görünümü andıran yapı ortaya çıkar .Bugüllerin tohumbankasıdır .(Buraya bir gülen surat koyduğumu farzedin). Eğer bu tohum keseciklerini gülün üzerinden ayıklamazsanız gül tohum geliştirmeye yani yaşamsal anlamda üremeisteğini yerine getirmeye çalışmaktan yeni güller açmayacak dolayısyla ,dolayısıyle bitkiniz yeşil bir çalı olacaktır .Bu tohum kapsüllerini uygun bir şekilde güllerden uzaklaştırdığımız sürece bitkimiz güzel çiçekler açacaktır.Şimdikendi bahçemin güllerinden birkça resim atayım.
Yeni bir gül elde etmenin tohumdan çoğaltmak dışında çok daha kolay yöntemleri var . Bunlardan birkaçını hemen size aktarayım;
- Gül çelikleri kum yastıklarına yatırılarak dört mevsimde çoğaltılabilir .
-Gül çelikleri direkt olarak toprağa dikilir .
-Köklendirme hormonuyla muamele edilerek toprağa köksüz olarak dikilir.
-Suda bekletlen çelikler köklenince toprağa göçürülür .
Ben kendi kullandığım ve bana göre en kolay gül çelikleme yönteminden bahsetmek istiyorum .
Gül çelikleri sağlam gül dallarının yaşlı olmayan dallarından seçilir .Bunun için tercihen birönceki yılın sürgün dallarını kullanabilirsiniz. Kestiğiniz çelikler üzerinde en az üç göz olacak şekilde kesilir ,budanır . Buradaki üç göz kavramı en az ölçüttür daha fazla gözle de aynı sonuca ulaşabilirsiniz.
Gül çeliklerini patatesler üzerine saplayarak toprağa dikerseniz .Gül çeliğinin su ve nemli ortam ihtiyacını toprakta patates karşılayacağı için kökelendiği sürece kadar patates daimi olarak kökü sulu tutacaktır. Patatesin çürüme döneminde çeliğimiz köklendiği için de gül fidanına dönüşecek ve baharda sapasağlam bir şekilde gül vermeye başlayacaktır.
Bu durumu sadece güller için düşünmeyin benzer olan tüm formdaki bitkiler de işe yarar . Kamelyalar,açelyalar ,orman gülleri,şakayıklar vesair deneme yapabilirsiniz. Patateslere en üstteki fotoğrafta gördüğünüz şekilde sapladığınız çelikleri saksıya ya da isterseniz direkt olarak bahçeye dikerek büyümelerini sağlarsınız .
Güllerle ilgili farklı birkaç bilgide yoğun renkli çiçekler açmaları için yapılan alışıla gelmiş uygulamaların dışında uygulamalar olduğu . Örneğin güllerin zeytinyağı sevdiğini biliyormuydunuz ?
Uzun süre çiçek açmayan gül dalları (ağaç demeyi seviyorum aslın da) için dalların kök kısımlarına doğru yağ verme yapılır. Keza ilkbahar ve sonbahar iyi cins güllerde sürgün verme ve yapraklanma zamandır .Bitkiler bu dönemde yenilenirler. Köklerine doğru bitkiye bir bardak su bardağı ölçütünde verilen zeytinyağı onların kısabirsürede canlanmasını ve yeniden gül açmalarını sağlar.
Konu güller olunca aslında o kadar çoks öyleyecek söz var ki . En eski gül açtırma yöntemlerinden biri de hayvan iç yağlarının ya da diğer bir deyişle özellikle büyükbaş karın yağlarının (işkembe civarında zar şeklinde çıkan yağlardan bahsediyorum) gül fidelerinin dibine gömülmesiyle yapılan yöntemdir. Fide dibinde gömülüolan yağlar toprağa karıştıkça bitkide büyük yapraklı ve katmeri bol yoğun kokulu çiçekler açma eğilimi başlar. Bunlar en eski bildiğim gül açtırma yöntemi .
Birde bahçivan yöntemidenen bir usul var .Hemen ondan da size bahsedeyim . Güller çiçeklenipbirsüre sonra yapraklarını döktüğünde .Bitki sapının üzerinde bir kapsul görünümü andıran yapı ortaya çıkar .Bugüllerin tohumbankasıdır .(Buraya bir gülen surat koyduğumu farzedin). Eğer bu tohum keseciklerini gülün üzerinden ayıklamazsanız gül tohum geliştirmeye yani yaşamsal anlamda üremeisteğini yerine getirmeye çalışmaktan yeni güller açmayacak dolayısyla ,dolayısıyle bitkiniz yeşil bir çalı olacaktır .Bu tohum kapsüllerini uygun bir şekilde güllerden uzaklaştırdığımız sürece bitkimiz güzel çiçekler açacaktır.Şimdikendi bahçemin güllerinden birkça resim atayım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)