Kör
bir
bıçağı saplasaydın kalbimin en hassas yerine , şah damarımı kesip
koparsaydın ,gözlerim bir tek ah etseydi namerdim. Vursaydın en masum
yanımdan
, şaşıran yüz ifadene gülerek
ölseydim.Hayat öyle
ağır
geliyor ki bazen kaldıramadığımız
yüklerden kaçınmak en kolay seçeneğimiz oluyor.
Hayatın içerisin de
birilerinin
şefkatine,sevgisine, yüreğine
güvenebilmek gerekiyor…Bazen güvence
sandığınız
insanlar sizin
sığınabildiğiniz
tek liman haline
dönüşüyor. Tüm
fırtınalardan
yüreğinizi
koruyacak ,sizi yağmurlardan
,gözyaşı nemlerinden esirgeyecek
sanıyorsunuz
insanları .Umud
ediyorsunuz
,umutlarınızı besliyor
büyütüyor
ve
tüm planlarınızı;
geliştirdiğiniz umutlar
üzerine
inşa
ediyorsunuz. Planlarınızın
odak noktasın da
sizden başka
birileri var oluyor ,ama onlar
bilmiyor. Tüm heyecanların
derin hüsrana
dönüştüğü zaman da ise
sadece
yüreğiniz acımıyor. Sahip
olduğunuz
tüm hayaller kış ayazında
ıslanıp sokağa terkedilmiş
bir
köpek yavrusu gibi kuyruğunu
kıstırıp
titremeye başlıyor.
Umutsuzluğu
en derin yaşadığımız zamanlarda
yüreğimizin
hissettiği tek duygu
bu. Aşamıyoruz
,nasıl bu döngüyü
değiştireceğimizi bilmiyoruz. Çok insan olmak mı önemli olan vicdansız olmak mı
bu ikilemi yaşamadan
hayatın o sert basamaklarını
çıkmaya
çalışıyoruz. Bilinen tek bir
gerçek var çok zorlanıyoruz. Bunu iyi biliyoruz.
Bazen sadece umutlarımızı yitirmeyiz.Tüm yaşadıklarımız içinde güvenle sırtımızı yasladığımız insanlar da kaybettiğimizi hissettiren en önemli faktördür .İşte bu durum da sorguladığımız ne dünya, ne öz varlığımızdır.Sorguladığımız sadece vicdanımızdır. Ve var olan vidanımızla kendi kendimize cellat etmekte ki hünerimizi ; her defasın da daha büyük maharetle gösteririz. Oysa vicdan gerektiği yerde kullanılmalıdır...