4 Ekim 2017 Çarşamba

Domates Salçası İncir Reçeli

Pastırma yazı dedikleri sıcaklar bu günlerde yaşadığımız sıcaklık olmalı. Hava gerçekten çok sıcak bu mevsimde biraz daha düşük sıcaklıklar hafif akşam usumelerinide bekleriz .
Eskiden annem bu sıcakları değerlendirir konserveler yapar , reçel kaynatır, iplere dolmalık biberler patlıcanlar dizerdi. O dizilen kurutmalık sebzeler pencere demirlerinin gerdanlığı olurdu. Sonra kabakmis ,patlıcan ,fasulye ,domatesler dilimlenir ya da sebzesine göre yarılır çatıların üzerine ,masaların uzerine tepsi tepsi dizilirdi. Eristeler imece usulü kesilir sonra da imeceye katılan hatunlarla kendi el emekleri kocaman kazanlarda piserdi. Biber salçaları ,domates salçaları ayrı ayrı işlemlerle salcalastirilir ,büyük bakır legenlerde kaynatılıp soğudukça büyük boy kaplara aktarılır ağızları zeytinyağı ile sırlanır kışı beklerdi.
Çocuktuk o zamanlar herşey doğaldı belki de . Sebzelerin kokusu ve tadı birbirinden farklıydı. Elmalar kütür kütür ,salatalıklar kırıldığında mis gibi koku yayardı. Samimiyet vardı insanların yüreğinde . Mesela annem evde yoksa okuldan geldigimiz vakit. Döndü yengemiz vardı ,(hiç çekinmeden girer çıkardık evlerine ) karnımızı doyurur dersimizi çalışmamız için annesel bir baskı yapardı.
Sonra konu komşu kadınlar kışlık hazırlığı olmayanlara ( maddi olarak imkansızlıklar sebebiyle) kendi hazirladiklarindan hepsi birer çıkın yapar , hiç hazırlıksız olanında evi kışa hazır hale gelirdi. Kadınlar birbirine yardım eder yün yıkayıp dider . Sokak ortasında yada bahçede geniş betonu olanların kapısında halılarını yardımlaşma yıkardı. Her evin hayta bir delikanlısı ve evlenme çağına yaklaşan maharetli genç kızları vardı. Genç kızlar yaşlı komşu teyzelerin günlük yarım saat hadi bilemedin birer saat ev işlerine yardım eder ,yemeklerini yapar ,hüner gösterirlerdi. Belkide bu sayede maharetleri gelişir ,özgüvenle hayata yaklaşır,ev ve yaşam adabına ait doneleri genç yaşta tespit ederlerdi.
Hayta delikanlılar ütülü satenimsi gömlekleriyle salınır ,genellikle toplanılan nokta mahalle bakkalının önü olur,kimselere göstermeden babalarından arakladiklari Samsun yahut Maltepe sigaralarıni içerlerdi. O günlerde en büyük hobi internet değildi hâlâ. Yürekler yüreklere daha yakın olduğu için komşular birbirlerinin her halini bilir ,sıkıntı zamanlarında teklifsiz durumu kotarırlardı.
Yokluk vardı en çok ama o kocaman kalplerinde samimiyet bütün yokluklari varlığın somut biçimi haline getirirdi.
Zaman geçti bazen sele atarak,bazen delerek ,belki hatirlamasakta gülerek. Artık herkesin ayakları yerde ve aklı yerinde . Şimdi herşey var fakat o samimiyet hiçbir yerde yok. Yetmişinde ki annemin de hiç bişey yapmaya isteği yok.Hayat yordu onu da ,bekledikleri, olmayanları,yitirdikleri. Bu sene artık incirler reçel olmadı,yenildi dağıtıldı. Bir salça ,eriste,ezme yapıldı orda kalındı. Bizim mi artık şekerimiz ve yükselen tansiyonumuz var . O yüzden ki her incir reçeli görüp yediğimde gözlerim o en eski fakirliğin samimiyetle yâşla , boğazım hıçkırık la doluyor.
Ya siz yaptınız mı incir reçeli ve salça?

8 Aralık 2016 Perşembe

MUTLULUK FORMÜLÜ

Hayat mutlu olmaya dair dip notlarını el altından gönderme becerisine sahip muhteşem , mucizevi bir sunumdur.  Birkaç saate bitecek olan bu ve önce ki günler şunu öğretti bana ;
- Bazen en yakınınızda ki insanlar hislerinizi, sıkıntılarınızı , önemsediklerinizi ,içsel karmaşanızı bilemez. O an ne hissediyorsanız ,olanca sadeliğiyle anlatın...
- Aklınızın yatmadığı ve sizi zorlayacak hiçbir duruma EVET demeyin. HAYIR demek bazen en büyük kurtarıcıdır.
- Mutlu olmak için kendinize ön şartlar koyup  kimsenin hayatının düzene girmesini beklemeyin .Önemli olan sizin hayatınızın bir düzende olup olmadığıdır....

- Sürekli olarak fedakarlık etmeniz isteniyorsa kullanıldığınızı fark edin.

- Negatif insanların  sizi dert kuyuları olarak kullanıp ruhi çürüklüklerini üzerinize boca etmelerine izin vermeyin.

- Eleştiri denen sihirli bir  ok vardır .Dozunda ve dengeli eleştiriye daima kulak kabartın .

- Sizi muhtevanızda barındırdıklarınız için sevemeyen insanlardan uzaklaşın .

- Kimseye şartlı sevgi sunmayın ve size de aynı durum yapıldığında ön şartlı yaklaşımları kabullenmeyin .

- Bireyin birinci tekil şahısın (Ben ) olduğunu unutmayın.Birey  sensin ,toplumun en küçük yapı taşı ,en önemli olanı da sensin!

- İnsanlar kendilerine karşı; en özel yaklaşımı hak ettikleri yaklaşım olarak algıladığın da bir adım geriye çekilin ve uyarın.

- Bazen insanlar tahammül edilmez olur buna bende dahilim o eşek saatler de kimseye (bana da ) yaklaşmayın.

- Düzen ; yaratıcı zeka, patlayan fikirler ve erdemlerin karşısında olabilir .Bazen sisteminiz depresyona , ruhi çöküşlere kapı aralar sinirsel iletileriniz  hata mesajı verir. O anlar da özünüze dönmek için olumlu düşünmek ve en haşmetli anılardan bir sunumla geçmiş güzellikleri anımsamak gerekir.

- En iyi motivasyon daha önce başarı listenize kaydettiklerinizi anımsamaktır. Öz güven yitimlerin de bu başarılar aklınızın bir köşesinde olsun.

- Fazla övgü ve gereksiz nasihatin olduğu her yeri terk edin .Her ikisinde de bir çıkar durumu mutlaka söz konusudur.

- Her zorluğun kendine özgü bir yol güzergahı vardır. Ve bu yol güzergahları sizlerin sıradanlaşmamış yanlarınızı ,sıralı düşünme alışkanlığı  ile şekillenmemiş yaratıcı tarafınızı tetiklediği sürece kıymetlidir. Zorlukları , sizi itekleyen güçlere dönüştürdüğünüz sürece sorunları aşma beceriniz artar.

- Kaktüsler susuz kaldığında dahi yaşama becerisi gösteren ve gelişen bitkilerdir. Hayata bir kaktüs gibi  güçlü tutunun .Zaman zaman yaşamın kendisine  tutunurken de  en dikenli zamanlarınız da sevdiklerinizden uzak durun...

- Ve depresyon siz ona kapı araladığınız da kapınızı çalar. Vefasızlıkları,sıkıntıları,korkuları bırakın .Şimdi şu an dışında hiçbirşeyi hatırlamak zorunda değilsiniz ve geri gelmeyecek olan dününüzü unutun ,yaşadığınız anı kıymetlendirin.

Gerisinde dipnotlarımı sonra ki bir zaman yazılmak üzere beynime hapsediyor ve bırakıyorum.Biliyorum ki amnezik düşünme sistemim nasıl olsa bunları unutacak .Ve ben yine içimde ki hümanist yanımı kamuflaj olarak kullanıp kendimi kandıracağım. Fakat yazdıklarım yaşadığım anı kıymetlendirmek adına burada kayıtlı olacak...


5 Aralık 2015 Cumartesi

HANGİ KORKU HANGİ DAVRANIŞA SEBEP OLUR?

           Davranış psikolojisin de insanların her olumsuz yaklaşımın altında başka bir sorunlu duygu yatar . Hangi korku hangi tavrı yaratır biliyormuyuz ? İşte  sizler için davranışlara  yönelik yazı hazırladık .

-Güçsüzlük korkusuna sahip insanlar DİKBAŞLILIK tavrı ile dikkat çekerler .

-Yetersizlik korkusu (Cinsel olarak) sahip bireyler eş,sevgili ilişkisinde ileri derece KISKANÇLIK tavırlarıyla dikkat çekerler.

-Değersizlik korkusuna sahip bireyler KİBİR ile korkularını kamufle ederler.

-Kabul Görmeme Korkusuna sahip bireyler içinse MÜKEMMELİYETÇİLİK yaklaşımı kendilerinden korkularından kaçmanın en iyi yolu olarak karşımıza çıkar.

-Suçlanma Korkusuna sahip insanlar YALANCILIK tavırlarıyla dikkat çekerler.

-Yokluk Korkusu derin ve kötü bir duygudur ki kişide dışa dönüklükte gösterge tavrı CİMRİLİK olarak yansır.

-Aşağılanma Korkusuna sahip bireyler de yine KİBİR tavrıyla toplum da kendilerini gösterirler.

-Yalnız kalma korkusuna sahip bireyler ise AŞIRI SOSYALLİK tavrıyla toplumda kendilerini gösterir.

         Şimdi çevremizde ki insanların davranışlarına  belki biraz daha empati ile yaklaşabiliriz.



30 Kasım 2015 Pazartesi

GÜLLERİ ÇELİKLEMENİN TAM ZAMANI

              Bahçesi olan tüm ev sahiplerinin hayalidir  rengarenk  çiçeklerle  bahçesini  süslemek . Yaşadığımız  coğrafyada ise  sahip olunabilecek en güzel çiçeklerden biride  güller. Kasım ayının son haftaları gülleri  çeliklemek için en uygun zamanlardan biri .En azından  ben  bahçemizde ki gülleri çoğaltmak için bu günleri tercih ediyorum .
             
            Yeni  bir  gül elde  etmenin tohumdan çoğaltmak dışında  çok daha kolay yöntemleri var . Bunlardan birkaçını  hemen size  aktarayım;
- Gül çelikleri   kum yastıklarına  yatırılarak dört mevsimde çoğaltılabilir .
-Gül  çelikleri direkt  olarak toprağa dikilir .
-Köklendirme hormonuyla muamele edilerek  toprağa köksüz olarak dikilir.
-Suda bekletlen çelikler  köklenince   toprağa göçürülür .

             Ben kendi  kullandığım ve bana  göre  en kolay gül çelikleme yönteminden bahsetmek istiyorum .

             Gül çelikleri  sağlam  gül dallarının yaşlı olmayan dallarından seçilir .Bunun için tercihen birönceki yılın sürgün dallarını kullanabilirsiniz. Kestiğiniz  çelikler üzerinde  en az üç göz olacak şekilde  kesilir ,budanır . Buradaki üç göz  kavramı en az ölçüttür daha fazla gözle de aynı sonuca ulaşabilirsiniz.

           Gül çeliklerini patatesler  üzerine  saplayarak  toprağa  dikerseniz .Gül çeliğinin  su ve nemli ortam ihtiyacını toprakta patates karşılayacağı için  kökelendiği sürece kadar patates daimi olarak kökü sulu tutacaktır. Patatesin çürüme  döneminde  çeliğimiz köklendiği için de  gül fidanına dönüşecek ve  baharda  sapasağlam  bir  şekilde  gül  vermeye başlayacaktır.
  
        

      Bu durumu sadece güller için düşünmeyin benzer olan tüm formdaki bitkiler de işe yarar . Kamelyalar,açelyalar  ,orman gülleri,şakayıklar  vesair  deneme yapabilirsiniz.  Patateslere  en üstteki  fotoğrafta  gördüğünüz şekilde  sapladığınız  çelikleri saksıya ya da isterseniz  direkt olarak bahçeye dikerek büyümelerini sağlarsınız .

 Güllerle ilgili farklı birkaç  bilgide yoğun  renkli çiçekler açmaları için  yapılan alışıla gelmiş uygulamaların dışında  uygulamalar olduğu . Örneğin   güllerin zeytinyağı sevdiğini biliyormuydunuz ?
 
    Uzun  süre çiçek açmayan gül dalları (ağaç demeyi seviyorum aslın da) için  dalların kök kısımlarına   doğru yağ verme yapılır. Keza  ilkbahar ve sonbahar  iyi cins  güllerde sürgün verme  ve yapraklanma zamandır .Bitkiler bu dönemde  yenilenirler. Köklerine doğru bitkiye  bir  bardak su bardağı ölçütünde  verilen zeytinyağı  onların kısabirsürede canlanmasını ve yeniden gül açmalarını sağlar.



Konu  güller  olunca    aslında o kadar çoks öyleyecek söz var ki . En eski gül açtırma yöntemlerinden biri de   hayvan iç yağlarının  ya da diğer bir deyişle özellikle  büyükbaş karın yağlarının (işkembe civarında  zar şeklinde çıkan yağlardan bahsediyorum) gül fidelerinin dibine  gömülmesiyle yapılan  yöntemdir.  Fide dibinde gömülüolan yağlar   toprağa karıştıkça bitkide büyük yapraklı  ve  katmeri bol yoğun kokulu  çiçekler açma eğilimi başlar.  Bunlar  en eski bildiğim gül açtırma yöntemi .

Birde  bahçivan yöntemidenen bir  usul var .Hemen ondan da size bahsedeyim . Güller  çiçeklenipbirsüre sonra yapraklarını döktüğünde   .Bitki sapının üzerinde bir kapsul görünümü andıran yapı ortaya çıkar .Bugüllerin tohumbankasıdır .(Buraya bir gülen surat koyduğumu farzedin). Eğer bu tohum keseciklerini gülün üzerinden ayıklamazsanız  gül  tohum geliştirmeye yani yaşamsal anlamda üremeisteğini yerine getirmeye çalışmaktan yeni güller açmayacak dolayısyla ,dolayısıyle  bitkiniz  yeşil bir çalı olacaktır .Bu tohum kapsüllerini uygun bir şekilde  güllerden uzaklaştırdığımız sürece bitkimiz güzel çiçekler açacaktır.Şimdikendi bahçemin güllerinden birkça resim atayım.
 







14 Kasım 2015 Cumartesi

RUHUMUZ DA SONBAHAR



Hayat son bahar gibi yapraklarınızı dökmeye başlamış olabilir .İnsanlar ,sanki sizi umursamaz gibi yüzünüze bakmıyor gibi de gelebilir...Yada sabah kahvaltınızı hazırlayacak birileri de yoktur belki,yalnızsınızdır ..Zor olan bunları bilmek değil kabullenip, yaşamaktır belki de...

Gece başınız yastığa gözyaşlarıyla birlikte iniyor ve kendinizi her zaman olduğundan daha beter hallerde hissediyorsanız...Mutluluk kelimesini duyduğunuzda bile yüreğinizde derin ve tarif edilemeyecek acılar oluyorsa..En kalabalık mekanlar da ;kendinizi kimsesiz,üşüyen ve acınacak hallerde görüyorsanız...İnsanların söyledikleri size anahtar kelime gibi geliyor ve bir çok sözde gözleriniz buğu buğu oluyorsa...Geçmişi düşününce yüzünüz ağlamaklı şekillere giriyorsa
...
Hatıralardan değil onların ayak seslerinden bile kaçınmaya çalışıyorsanız...Aniden kendinizi ortada ,bilmediğiniz kalabalıklarda savunmasız kalmış hissediyorsanız...Dünya çok güzel sözü size hiç bir anlam ifade etmiyorsa ...''Korkularımla yüzleşmenin vakti geldi '' dediğiniz halde geleceğe dair yoğun kaygı,endişe taşıyorsanız sorun yalnızca sizde...


İnsanlar, gemiler ve uçaklar birbirine çok benzerler..Her birinin ilerlemesi için rotaya ihtiyacı vardır..Eğer , rotanız yoksa ilerleyemezsiniz. Ve bir zaman sonra hayat kötü sürprizler hazırlayan zalim efendiye dönüşür .Yaşamanın ızdırab olduğu bu ve benzeri zamanlardır...
Yaşamınız da kendiniz için bir hedef belirleyin .Hedefleriniz hayata daha büyük kuvvetle tutunabilmek için gerekli olan donelerdir..Kısa vade de ve uzun vade de sahip olduklarınız için bir referans, sahip olmak isteyecekleriniz içinse bir teminat olacaktır rotanız..

Unutmayın uçakların rotası olmadan asla havada uçmazlar .Gemilerde rotasız kalırsa açık denizde kaybolurlar..İnsanlar da rotasız kaldığın da uçaklar ve gemilerden farksız olur. Yaşamak bir işkenceye dönüşür kendi ekseninizde döner durursunuz..

Eğer bu sıkıntılarınız sizin için daha fazla şekilde devam ederse bir danışmana başvurmanız menfaatinize olur...Psikolog ve psikiyatr arkadaşların misyonu da budur ki ;öncelikli önerim bir problem çözümsüz geliyorsa,kendi düşünme yetilerinizle çözüm bulamıyor ya da bulduğunuzçözümleri ulaşılmaz ,gerçekleştrilmez hissediyorsanız onlara başvurmanız yönündedir...
Sağlıklı günler...