Kocaman
bir insan denizin de sözcüklerle konuşamayacak kadar kelimesiz
kaldığımda , kaktüslerle sessiz iletişimim başlıyor. Verdiğim her bir
zerre emeğin ruhuma yansıyacak enerji olduğunu bilerek bunu yapıyorum.
Hayat suskun çığlıklara kulaklarını kaparken zorla da olsa tüm görmek
istediğim güzellikleri; yeniden ,yeniden ve yeniden hayatıma dahil
ediyorum. Biliyorum ki aşılmaz hiçbir sorun yok BEN İSTEDİKTEN SONRA.
Kaktüsler doğanın mucizevi bitkileridir .Yapıları gereği topraksız ortamlarda herhangi bir kayalık ya da taşlık alan da yaşarlar. Çok fazla su ihtiyaçları yoktur .Bu sebeple yaşamasına yetecek kadar su onlar için yeterlidir .Alt resim de gördüğünüz benim kişisel kaktüs koleksiyonumdan bir güzel .Kendisi bir Paskalya Çiçeği. Genel cins adı olarak ( Hatiora )
Rhipsalidopsis gaertneri .Bol humuslu toprakları seviyor .Çiçek açarken de kesinlikle yerinin değişmesini sevmiyor. Isı ve yoğun ışıktan uzak kaldığı sürece gayet canlı bir formda yıllarca yaşayabilecek kapasiteye sahip . Genellikle yurtdışında paskalya bayramları öncesin de satılıyor. Ve bu zamanlar da çiçek açtığı için de ismi paskalya çiçeği. Bakımı çok kolay .Çiçeklenme dönemin de suyu azaltıyorsunuz .Sonra yaprakları pörsümeden 10-15 gün aralığın da suluyorsunuz.Farklı renkleri var kırmızı , beyaz, pembe, şimdi hibritlerden dolayı çeşitli renklerin de olduğu söyleniyor. Ben henüz o acaip renkleri keşfedemedim. Birkaç dalını alıp toprağa sapladığınız yerde de büyümeye başlıyor. En azından ben böyle çok ayırma yaptım. Hadi bakalım siz de böyle bir güzel bitkiyi eviniz de bulundurmalısınız.
Hayatın kendisidir tüm romanlar da anlatılan. Ve bütün şarkılar bir parçayı anlatır melodik olarak. Şiirler zerreden bir miskali yaşatır .Kısaca dedikleri sözlerden uzun cümleler çıkar. Ümit Dünyası sizlere gururla sunar...
31 Mart 2014 Pazartesi
İNSANLAR HER ZAMAN HATA YAPAR?
Hata yapmak insani bir olgudur. Hata yapabilirsiniz !
Özür dilemek daha insani bir olgudur , hata yaptığınız da sağlıklı iletişim adına özür dilemeyi bilmelisiniz. Beşeri ilişkilerimiz de ; dostluk,arkadaşlık,iş ilişkileri hatalarımızı geçici yaptırımlarla ya telafi ederiz ya da en olası iletişimimizi keseriz. Fakat işlevsel anlam da ,aile ilişkilerimiz de yaklaşımsal, davranışsal sorunlar olduğun da iletişim kesmek en uzak ihtimaldir. Yaşam gayemiz de aileden ve sevilenlerden uzak bir yaşama formu beynimiz de kodlu değildir, dolayısıyle en uzak ihtimaldir .Hata yapan, yanılgıya düşen yaptığı yanlış eylemi fark etmedikçe telafi söz konusu olmaz. Farkındalığın olmadığı durumlar da; düzeltici geri dönüşün olması imkansız olasılıklarına kalmıştır.
Ailevi konular da ki ilişkiler de iletişimin doğru temellenmesi ve gelişmesi adına sorunları yüzyüze ve gerçekçil bir yaklaşımla konuşmak gerekir. Eğer iletişimi kuranlar arasın da seçici algı yaratılırsa kanal açma çalışması olumsuzlaşır . Gerçekçil yaklaşımdan uzaklaşıldığı için konuşma kişinin faydalanacağı subejektif biçime dönüşür ve amacından uzaklaşır. Sonuç yine başarısız bir iletişimdir.Bu paragrafta anlattığım olması gereken kaliteli bir iletişimin temel gereksinimleridir .Olması gerekenler kadar iletişim de olmaması gerekenler vardır ki ; subjektiflik ve bahsettiğimiz seçici algılama bunların başın da gelir .
Doğru iletişim de suçlayan , tenkit eden , kişinin egosunu yere vuran cümleler , kelimeler yerine ; olumlamalı cümlelerin arasına sıkıştırılmış salt yanlışı belirten cümleler kurulur. Olumluların arasın da kalan olumsuz cümle kişinin algılaması istenen yönü ya da davranışıyla ilgilidir.Bilinç altına gönderilen mesaj da direkt olarak olumsuz yönün törpülenmesi istemidir. Bu iletişimin en temel yaklaşımlarından biridir. Kişi verilen mesajı doğru analitik ile değerlendirebilirse iletişim adına büyük bir adım atar .İletiyi algılar, içeriğinde ki kodlu mesaj (yani istenmeyen özellik) kısmını alır . Bunun en hızlı geri dönüşümleri sözlü onamalar ya da kendini yenileme ile ilgili sözsel dönüşlerdir. Eğer iletişmekte sıkıntı çektiğiniz aile fertleri varsa bu tavsiyemi denemeniz hiçbirşey kaybettirmeyecektir. Deneyin faydasını mutlaka göreceksiniz...Deneyimlerinizi, ya da anlayamadığınız hususları lütfen ufak ya da büyük diye sınıflandırmadan yazının altında ki yorum bölümünden benimle paylaşın.
Özür dilemek daha insani bir olgudur , hata yaptığınız da sağlıklı iletişim adına özür dilemeyi bilmelisiniz. Beşeri ilişkilerimiz de ; dostluk,arkadaşlık,iş ilişkileri hatalarımızı geçici yaptırımlarla ya telafi ederiz ya da en olası iletişimimizi keseriz. Fakat işlevsel anlam da ,aile ilişkilerimiz de yaklaşımsal, davranışsal sorunlar olduğun da iletişim kesmek en uzak ihtimaldir. Yaşam gayemiz de aileden ve sevilenlerden uzak bir yaşama formu beynimiz de kodlu değildir, dolayısıyle en uzak ihtimaldir .Hata yapan, yanılgıya düşen yaptığı yanlış eylemi fark etmedikçe telafi söz konusu olmaz. Farkındalığın olmadığı durumlar da; düzeltici geri dönüşün olması imkansız olasılıklarına kalmıştır.
Ailevi konular da ki ilişkiler de iletişimin doğru temellenmesi ve gelişmesi adına sorunları yüzyüze ve gerçekçil bir yaklaşımla konuşmak gerekir. Eğer iletişimi kuranlar arasın da seçici algı yaratılırsa kanal açma çalışması olumsuzlaşır . Gerçekçil yaklaşımdan uzaklaşıldığı için konuşma kişinin faydalanacağı subejektif biçime dönüşür ve amacından uzaklaşır. Sonuç yine başarısız bir iletişimdir.Bu paragrafta anlattığım olması gereken kaliteli bir iletişimin temel gereksinimleridir .Olması gerekenler kadar iletişim de olmaması gerekenler vardır ki ; subjektiflik ve bahsettiğimiz seçici algılama bunların başın da gelir .
Doğru iletişim de suçlayan , tenkit eden , kişinin egosunu yere vuran cümleler , kelimeler yerine ; olumlamalı cümlelerin arasına sıkıştırılmış salt yanlışı belirten cümleler kurulur. Olumluların arasın da kalan olumsuz cümle kişinin algılaması istenen yönü ya da davranışıyla ilgilidir.Bilinç altına gönderilen mesaj da direkt olarak olumsuz yönün törpülenmesi istemidir. Bu iletişimin en temel yaklaşımlarından biridir. Kişi verilen mesajı doğru analitik ile değerlendirebilirse iletişim adına büyük bir adım atar .İletiyi algılar, içeriğinde ki kodlu mesaj (yani istenmeyen özellik) kısmını alır . Bunun en hızlı geri dönüşümleri sözlü onamalar ya da kendini yenileme ile ilgili sözsel dönüşlerdir. Eğer iletişmekte sıkıntı çektiğiniz aile fertleri varsa bu tavsiyemi denemeniz hiçbirşey kaybettirmeyecektir. Deneyin faydasını mutlaka göreceksiniz...Deneyimlerinizi, ya da anlayamadığınız hususları lütfen ufak ya da büyük diye sınıflandırmadan yazının altında ki yorum bölümünden benimle paylaşın.
25 Mart 2014 Salı
Küpe Çiçeği adı Funchsialara neden denir?
Funchsia -Küpe Çiçeği -Küpeli
Vakti zamanında bir padişahın takılara deli olan bir hanımı varmış. Bu kadın incik,boncuk ,o kadar çok severmiş ki ; ülkedeki bütün ustaların yaptığı değişik takılardan birer tane varmış kendisinde. Artık çeşit kalmayınca kadın o kadar hırslanmış ki kulağına takacak değişik bişeyler istemiş. Padişahı sıkıştırıp durur olmuş...
Padişah ne yapacağını bilemez halde sarayın bahçesinde gezerken başbahçıvanı izlemiş ..Başbahçıvan padişahın derdini sormuş.Padişah sıkılmış ama derdini de umutsuzca anlatmış .Bahçıvan ona açmış bir küpe çiçeği vermiş . Padişah , sevinçli ve biraz umutlu almış götürmüş bahçıvanın ona verdiği çiçeği.
Padişah hanımına o küpe çiçeğinin açmış çiçeklerini uzatınca kadın çok şaşırmış ve sevinmiş ,çünkü daha önce hiç görmemiş. Padişahın deli hanımı ,o küpe çiçeklerinden hergün bir çift alıp kulaklarına takmış. O kadar çok hoşuna gitmiş ki bu yeni aksesuarı sarayın tüm bahçesine küpe çiçekleri dikilmesini emretmiş. Bahçıvanlar canhıraş tüm saray avlusuna küpe çiçekleri dikmiş. Bir zaman sonra sarayın bahçesi çeşit çeşit küpe çiçeği dolmuş. O yüzden de küpe çiçeklerine halk arasında '' Hanım Küpesi '' anlamına gelen küpeli denirmiş...
Vakti zamanında bir padişahın takılara deli olan bir hanımı varmış. Bu kadın incik,boncuk ,o kadar çok severmiş ki ; ülkedeki bütün ustaların yaptığı değişik takılardan birer tane varmış kendisinde. Artık çeşit kalmayınca kadın o kadar hırslanmış ki kulağına takacak değişik bişeyler istemiş. Padişahı sıkıştırıp durur olmuş...
Padişah ne yapacağını bilemez halde sarayın bahçesinde gezerken başbahçıvanı izlemiş ..Başbahçıvan padişahın derdini sormuş.Padişah sıkılmış ama derdini de umutsuzca anlatmış .Bahçıvan ona açmış bir küpe çiçeği vermiş . Padişah , sevinçli ve biraz umutlu almış götürmüş bahçıvanın ona verdiği çiçeği.
Padişah hanımına o küpe çiçeğinin açmış çiçeklerini uzatınca kadın çok şaşırmış ve sevinmiş ,çünkü daha önce hiç görmemiş. Padişahın deli hanımı ,o küpe çiçeklerinden hergün bir çift alıp kulaklarına takmış. O kadar çok hoşuna gitmiş ki bu yeni aksesuarı sarayın tüm bahçesine küpe çiçekleri dikilmesini emretmiş. Bahçıvanlar canhıraş tüm saray avlusuna küpe çiçekleri dikmiş. Bir zaman sonra sarayın bahçesi çeşit çeşit küpe çiçeği dolmuş. O yüzden de küpe çiçeklerine halk arasında '' Hanım Küpesi '' anlamına gelen küpeli denirmiş...
Etiketler:
botanik,
çiçek,
Funchsia,
hikaye,
kırıkkale karakalem portre,
küpe çiçeği,
küpeli,
öykü,
padişah,
saray,
ümit öncü
KÜPE ÇİÇEĞİ (Fuchsia )
Eski evler zeytinyağlı yaprak sarması kokardı akşam saatlerin de.Ve sabahları sulanan domates ve salatalık bahçelerinden mis gibi kokular yükselirdi gün boyu. Bahar gelirken hep o kokuları anımsarım .Dimağımda kalan unutamadığım lezzetlerdir onlar. Bahçe ve botanikle alakalı olanlarınız varsa ne demek istediğimi anlamış gibidirler. Şimdi sizlere daha önce ağaçlar .net adresinde paylaştığım bir yazımı sunuyorum.
Eskiden küpelileriyle (fuchsia) meşhur bir komşumuzla sohbet ettik .Kendisi eli yeşil diyebileceğimiz insanlardan biriydi ki hiçbir sebzeyi pazardan ,manavdan aldığını görmemiştik. Herşeyi yetiştirirdi bu komşumuz.
Sohbetin en tatlı yerine geldik küpeliler...Aklıma gelen küpelilerle ilgili tüm soruları sordum kendisine. Eski komşumda güzel bir profesör edasında cevapladı...
Küpelilerin yaprak dökme sebebini sordum önce(benim yeni aldıklarım bol bol yaprak döküyor) Alışmadığı suyla sularsam dökermiş yapraklarını. Su soğuk olarak verilince birde soğuk hava da musluk suyu verilince hem yaprak döker hemde dökmediği yapraklarda kahverengi lekeler olurmuş...Helal sana Remziye Teyze dedim . Küpelilerin büyümemek için hiç sebebi yokmuş .
Bahar aylarıyla birlikte yetişkin küpelilerin boyu iki karış olanların '' tepesini çimdiğinin arasında kır dibine sapla ''dedi Remziye Teyze. Böyle yapılınca o sene bol yaprağı , dalı olurmuş küpelinin.
Hemen sordum Remziye Teyze ye '' Ya çiçek açmazsa küpeli onun için napalım ? ''dedim. Cevaplar peşin ve öz '' O zaman da alıp serin gölgeli bir yere koyarsın sabah, akşam üstüne su serpelersin '' dedi. '' Sadece bumu diye sordum '' şaşırarak '' olur mu ? '' dedi. '' Bir evde küpeli en çok cereyan alan yeri sever, eğer açmıyorsa ev çok sıcaktır,küpeliler ağa kızı gibidir hava alan evi sever '' diyor.
Eskiden kuyudan çektiği sularla sularmış küpelilerini Remziye Teyze...'' Şimdi kendime bakamıyorum ,çiçekleri özledim ama ...'' diyor yarım cümlesinin ucunda bir özlem var sanki...
Bahçesinde beslediği güvercinlerin gübresini toz haldeyken sulandırır azıcık verirmiş küpelilerine ...'' Azıcık haa yoksa yakar kavurur'' diyerek uyandırıyor, sanki deneme yapacağımı bilmiş gibi.
Hemen soruları ardı ardına soruyorum '' çiçek dökerse niye döker küpeli ? '' diyorum . Cevap hazır ve tek kelime '' Sıcaktan '' . Aşırı sıcaklar başladığında küpeliler eğer serin bir yerde değilse ve nem almıyorsa mutlaka çiçek dökerlermiş. Bunu önlemek için eskiden serin dip havadar yerlere taşırlarmış küpelilerini .
''Çiçek açması için bol bol serinlet yaz sıcağında '' diyor Remziye Teyze..
-Yazının görseli www.agaclar.net kullanıcısı almira'nındır.Ve siteden alınmıştır.
23 Mart 2014 Pazar
FAL SANILANLAR (2.KISIM)
Herkez Fal bakıp, bakı yapabilir mi?
Bu soru çok tartışılabilecek bir konu. Herkez gelecekten birşeyleri görebilsey di , o halde gelecek dediğimiz kavram var olurmuydu?
Bu durum ,beklenen bir misafirin; evinize gelmeden önce tüm hazırlıklarını halletmeniz gibi olurdu.Eşittiri herkez aşırı derecede mükemmel olabilirdi.Hata kavramı olmazdı,insanlar daha fazla kurnazlaşırdı. Zaman dediğimiz algı içerisin de insanlar kendi geleceklerini görebilirler. Bu anlık vizyonlar, durugörüler ,çağrışımlar ,psikometri ya da dejavü benzeri durumlarla ortaya çıkar.Fakat gelecekten ya da kendi geleceğinden birşeyleri gören insanlar genellikle bunun farkında olmazlar. Bakı yapanlar,medyumlar ya da psişikler gelecekten kesitler görmeden önce mutlaka bir tetikleyiciyle trans haline geçerler. Trans hali ,deneyimi gerçekleştiren kişiye göre değişmekle birlikte tetiklenme şartlı ya da doğaçlama ortaya çıkabilir. Mutlaka tetikleyen bir unsur vardır. Bunlar neler olabilir hemen sıralamalıyım. Kokular ,renkler,hava da ki ışık, bir müzik notası, aydınlık, güneş, yüzünüzde ki tebessüm , gözlerinizde ki bakış, konuşma tarzınız, söylediğiniz bir kelime ya da cümle,herhangi bir obje olabilir. Bunlar haricinde transa girmeye hazır bir medyum ya da operatör, ona verilen herhangi bir nesneden aldığı enerji ya da ten temasıyla bile tetiklenmiş olabilir.
Eğer medyum ya da psişik kişi kendini bir miktar eğitmişse ; şartlanarak da trans haline geçebilir. Bu durum daha kontrollü olmasından dolayı her zaman iyidir.Yani görülerini istediği an alabilir.
Çoğu medyum kişi aslında gelecekten haber vermez.Fakat insanlar sadece kendi bildikleri sırlar,gizler,gizemler yüzlerine söylenince tüm duvarlarını indirir. İşte bu durumda kişi eğer telepatiye müsaitse medyum kişi farkında olmadan karşısında kikişinin beyninden geçenleri ya da üzerini örttüğü his ve düşünceleri aktarmaya başlar.Bu mutlaka geçmişten olan bir durumdur. Ve yapılan işin adı fal,bakı değil TELEPATİ’dir...
Bakıyı yapan kişi illaki hislerden bahsediyorsa ve size ait objelerden yola çıkarak bu eylemi gerçekleştiriyorsa , obje temin edebildiğiniz sürece bu eylemi gerçekleştiriyorsa yaptığı işin adı fal değil PSİKOMETRİ’dir .
Nelerle psikometri uygulaması yapılır ve psikometri tam olarak nedir birazda bu kısımdan inceleyelim. Psikometride kullanılacak objeler bakı yapılması istenen kişinin kullandığı objlerdir .Cüzdan,küpe,saat ,tabaka,çakmak,kolye, tırnak törpüsü ,ruj ,kalem ,kemer ya da herhangi bir şey olabilir. Eşyalar kendi üzerlerinde enerji biriktirirler .Kişiler eşyalarını kullanırken aynı zamanda o anki ruhsal maddesel bağlarını bir manyetik okuyucudan aktarır gibi şahsi eşyalarına ya da bulundukları mekanlarda ki eşyalara aktarırlar. Bu enerjisel izler sayesinde kişinin geçmişte ki olaylarını ,ruh halini ,alışkanlıklarını ya da zaaflarını dolayısıyle izlerini medyum kişi yakalar.Bunu sinyali düşük bir radyo istasyonunu bulan radyo gibi değelendirebilirsiniz.İşte bu yapılan işlem faldan apayrı bir eylemdir ki karıştırılmaması gerekir.Psikometri de güçlü insanlar enerji dalgalarını bulmak ve kontrol etmekte bir paratoner gibi hassaslaştıkları için girdikleri mekanlarda ki enerji uyumlarına çok duyarlı davranırlar. Onlar birer iz bulucudur ki tekinsiz evleri ya da bazen uğursuz dediğimiz eşyaları bulmakta çok isabetli davranabilirler.
Psikometri de güçlenmiş ve bunun farkında olmayan bir birey yoğun baskılanma ve stres hallerinde kendi vücudunda ki enerjiyi kontrol edemeyebilir yada farkında olmadan çevresinde ki eşyalara zarar verir.Bu tamamen kontrolsüz olduğundan kişinin illaki medyum olması gerekmez. Çevremde güçlü psikometrik uygulamalar yapan ve bunun farkında olmayan bir şahıs tanımıştım.Ama o ne yaptığının farkında değildi .Gergin ,stresli ve yoğun baskı altında olduğu dönemlerde enerjisinde kontrolsüz bir doruk yaşıyor ve etrafındaki neredeyse tüm cam eşyalara zarar veriyordu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)