14 Haziran 2014 Cumartesi

YALNIZCA SENİ SEVDİM



Sana söylemiştim, tüm türkülerimi yürüdüğüm yollarda..
Sana söylemiştim ,aşkımın en acıklı şarkılarını her gece.
Gidiyorum şimdi senden ,
Düşmüş omuzlarımda hüznümün yükü,
Harabeye dönmüş bir tersane gibi …


Yalnızlığımın martı çığlıkların da yankılanan aksini de alıp gidiyorum.
Ağlama  gözlerim ;
Sevmek de neymiş ?
Aşkıyla ölmekte  neymiş?
Unut yüreğim, içini kanatan herşeyi...
Bir zalimin yüreğin de kalmak da neymiş
Söyleme yüreğim…
Ağladım,söz verdiğim halde susmadan ağladım.
Günümün her anında.
Aklımdan çıkaramadığım için çıldırdığım her an da.
Sahipsiz kaldı kalbim.
Dua ettim ve yine sensizliği diledim…
Söylemedim söz verdim ,
Acıttı mı hissetmedim dedim.
Asırlık bir çınar gibi dik durmaya çalıştım
Lakin yıkıldım sanırım…
Evim, neş’em,sevincim ve fikrim.
Gurura esir olup sevmem dedim.
Seni unutmak isterken göze geldim …
 
Ey benim kanayan göz nurum ,
Nasıl zalim bakışlarla vurdun beni ciğerlerimden...
Nasıl yıktın kıymadan gençliğime..
Harab oldum ,
Sitemlerimin çarpan feryatlarında savruldum .
İncitmedim fikrini, sadece ; seni sevdim...(üMiT)

6 Haziran 2014 Cuma

Ben Seni Terk Etmedim ki!



        Mesaisi bitmesine rağmen yerinden doğrulamıyor,kalkamıyordu masasından .Gitmek istemiyordu besbelli evine..İçi bir tuhaftı.Eve gidecekti gitmesine ama karısı daha kapıdan girmeden başlayacaktı şikayetlenmeye.Artık dayanamıyordu hergün hergün aynı ızdıraba..Bu karmaşık duygularla pardesüsünü sırtına alıp arabasına yöneldi.Aracı hareket ettirdiğinde istiyordu ki yol uzasın,eve daha geç gitsin..Yol yine aynıydı bu kadar derin düşünürken eve geldiğini bile fark etmemişti.Daha evin kapısına yaklaşmıştı ki karısının söylenmelerini duydu .Çaresiz anahtarını cebinden çıkardı evine girdi.Kapıdan girmesiyle kadın direkt ona söylenmeye başladı...


--- ''Ooooo, beyimiz eve de gelirmiş.Tabi burada hizmetçiniz var nasıl olsa...''


Adam şöyle bi durup baktı evlendiğim kadın bu olamaz dedi için için..

Kadın ekledi ardı sıra ;

---''Bıktım senden de ,sünepe babandan da.Ben hizmetçimiyim size gençliğimi harcayamam. Ne yaparsan yap bu akşam çözüme kavuştur bu meseleyi.Bıktım artık bıktım anlıyormusun ''dedi.


Adam karısını o kadar çok seviyordu ki ve artık mücadele etmekten yorulmuştu..Bu akşam bi çözüme kavuşturayım dedi.Yemek bile yemeden dağevinin anahtarlarını aldı cebine koydu.Sonra yiyecek bişeyler koydu bir poşete.Bir bavulun içine üç beş kazak( istiyordu ki babası üşümesin).Babasının odasına girdi o ihtiyar sevimli adama baktı sarıldı boynuna .Babasıda kaderini biliyordu:



---''Üzülme yavrum'' dedi. ''Hadi gidelim''...


Babasını alıp arabaya yerleştirirken genç adamın peşine küçük çocuğuda takıldı...Tutturdu bende geleceğim diye.Adam çaresiz çocuğuda bindirdi arabaya.Uzunca geçen yolculuktan sonra dik yokuşlardan dağevine ulaştılar .Genç adam artık gözlerini hiç tutamaz olmuştu.Bir yanda kendisini büyüten yetiştiren babası,diğer yanda çocuğunun annesi seçim yapamasa da mecbur kalıyordu eşini seçmeye..İçi dışını yakıyor gözleri bir nehir,bir çağlayan gibi akıyordu...Dayanamadı daha fazla kontrollu hislerine babasını arabadan indirmeden öyle bir sarıldı ki ihtiyar adam soluksuz kaldı bir an gülümsedi oğluna;

---''Üzülme yavrum '' dedi. ''Üzülme'' ...

Genç adam babasının eşyalarını dağevinin soğuk odasına bıraktı..İhtiyar yerleşti bi yatağa.Gayet sakindi ve tebessümlü.Şömineyi yaktı oğlu gözleri dola dola.Yarın kim yakacaktı şömineyi? Aklına geldikçe ağladı..İşini çabucak bitirdi yüreği dayanmıyordu bu yaptığına .Babasının boynuna sarıldı ağlayarak:


---''Affet beni baba affet'' dedi.

Doya doya öptü babasının yüzünü ama doyamıyordu..Ağlayarak bindi arabasına.Gittiği yolu göremiyordu gözleri..Nasıl bir zalimlikti yaptığı farkında değildi henüz.O soğuk havada üstelik iki gün sonra yiyeceği bitince öleceğini bile bile babasını dağ evine atmanın vicdanı ızdırabına giriyordu yavaş yavaş.Sonra irkildi birden genç adamın çocuğu ısrarla koluna vuruyordu:

----''Dur baba dur'' dedi çocuk..

Adam şaşırdı ;

----''Ne oldu yavrum ''  dedi şaşırarak


Çocuk işte o anda babasının beynine balyoz gibi inecek sözleri söyledi :


---- ''Geri dön baba ben yolu göremedim.Yarın yaşlanırsan ben seni atmak için burayı nasıl bulacağım.Sen büyükbabamı attın ya bende seni,annemi atarken yolumu kaybederim. ''


Genç adamın ömründen ömür gitti o anda .Nasıl bir gaflet içinde olduğunu anladı.Küçücük çocuğu ilerde kendisini buraya getirip terk etmeyi düşünüyordu.Ve bunun normal bişey olduğunu zannediyordu. Tövbelerin kapısından medet umdu tövbe etti.Hemen geri döndü.Koşa koşa girdi dağ evine .Babasının eline sarıldı öptü sanki yıllardır görmemiş gibi..



--- ''Hata yaptım affet baba ''dedi.


İhtiyar adam yine tebessüm ederek cevap verdi oğluna.


--- ''Senin beni burada üstelik bu soğukta aç bitap bırakıp gideceğine bir an bile ihtimal vermedim.Senden bir saniye olsun şüphe etmedim.Bu yüzden de hep rahattım.Çünkü ben senin boğazından haram lokma geçirmedim.Ve kendime şunu söyledim ben babamı getirip dağ başına atmamıştım ki oğlumda beni atsın.....''



Belki yar, yaren ,eş ve çocukta bulunur.Ama insanın hayatta bir tane ve bir kez ana - babası olur...Lütfen ,sizde ileri de  ebeveyn olacağınızı düşünerek annenize babanıza şefkatle  yaklaşın...(üMiT)

20 Mayıs 2014 Salı

KAF DAĞINI BULMAK

       Neden hüzün bu kadar tatlı acıtıyor içimizde ki sızlayan bir yeri .Ruhumuz geçmişin o unutulmayan anlarından kaçtıkça ; böyle mi yürek yangısına dönüşüyor hislerimizin gölgesi. Gözyaşlarıyla ıslamak kirpiklerimizin kaderi mi ki her hatırladığımız da ortak acıların bazı anları boğazımız da düğümlenen bir şeylere dönüşüyor.

      Sonraları hep aldırış etmezcesine uzaklaşılan anı mutsuzluğunun zamanla yarışı oluyor. Çiçekler büyür oysa ,yapraklar sonra sararır. Ömür bir yaprak misali sararıp bitecekken ,üç günlük dünya derdine koşturup kalp kırıp, incitip , dertle sarmalanmış ruhlarımızla kalıyoruz.

     Yalnızlaşıyoruz ,yalnızlaştırıyoruz, seviyoruz küfrediyoruz, eziyoruz, ezilirken saygı görmek için didiniyoruz. Boşluk öylesine büyüyor ki içimiz de ne yönümüzü ne dengemizi bulamıyoruz. Sonra ince bardakta ki demli çayın buğusundan dalıyoruz anıların gölgesine.Sonra yalnızlaştırıyor hayat ve sonrası hep aynı.Kırılmış kalpler ,boşluğa düşen beklentiler, gelmesini hayal ettiğimiz geçmiş ,ölmüş yakınlarımız. Hüzün müptelası oldukça kırılganlaşan yüreğimizi hergün toparlamak adına mücadeleler ,yeni kararlar. Yastığa koyduğun da başını alamadığın uykuları getirmeyen derin hesaplaşmalar.Gün içini iğdiş edip yeniden yeniden kendimizi aklıyoruz beynimiz de . Sabah yorgun gözler şekilsiz ve asık bir surat ve '' hala yaşıyorum ölemiyorum '' diyen iç sesimizle tam teşekküllü bir kavga .Oysa çocukluk düşlerimizde ki Kaf dağını bulmaya ramak kalmıştı anılar da olmasa...

29 Nisan 2014 Salı

ALLAH VAR DERT YOK

Ey gökyüzünün ve yeryüzünün ,varlığın ve yokluğun sahibi .Dualarım yalnız sana ,sitemlerim yalnız sana ...

Bilirim ki bana benden yakın olansın .Sabrı emrettiğin halde sabretmeyi unuttuğum zamanlar da bile bana sabrettin. 99 ismin dışında herşeyi zikrettiğimde gücenmedin ,varlık denizin de yüzerken şükretmeyi unuttuğumda küsmedin yokluk denizin de boğulurken gönderdiğin can simidi gibi dostlarla varlığımı ihya ettin .Çirkin varlıklarıyla türlü pislik insan, hayat dengemi altüst ettiğin de düştüğüm her karanlıkta önümü görmem için bana bana bir ışık ve yön veren insanlar bahşettin .En umulmadık anlar ve yerler de karşıma aynı ve farklı dinden insanları çıkardın hepsi aynı şeyi söyledi ..''ALLAH VAR DERT YOK'' .

Sen varsın ve biliyorum ki en yalnız zamanlarımda senin huzurun da döktüğüm gözyaşlarını hak edensin. Tövbelerimden tövbe ettiğim de ve her defasında kusurumla sana sığındığımda dertlerimi omzumdan elbise gibi çıkaran Rabbim sana Hamd-ü senalar olsun. Diliyorum ve istiyorum ki türlü oyunla gözü kalbi bağlanmış dost ve düşmanlarımı hidayet kapının rahmetine eriştir . Onları şefkatinle sar Şafii ismin hürmetine yaralarını onar. Rezzak isminle rızıklarını arttır tüm darda olanların. Emrine şükürler olsun, verdiğin dostlar ve karşıma çıkardığın temiz yürekli insanlar için de hamdım sanadır ...



19 Nisan 2014 Cumartesi

DERTSİZ İNSAN YOKTUR

         Dert biter mi diye diye yaşarken kendine hiç sorma ! Derdin bittiği görülmüş mü? Yol bitmş, yön bitmiş, aşk bitmişde derdi biten bulunmamış bu fanilikte dünya da.Her ahmak bir başkasını dertsiz sanır. Oysa dertsiz kul yoktur bu cihan da. Büyüğün büyüdükçe ödediği bedellerin derdi , küçüğün  küçüldükçe büyüyen dertleri vardır. Ahmaklar hep başkasını dertsiz sandığındna beri ,bu kez de Allah'ın tek dertli kulu benim diye dertlenirler. Sanma bu alem de  rahat,huzur ve sükun içinde mutluluğu satın almış gibi tepe tepe kullananlar var. Kimse dertsiz kalamaz unutma.
     
        Dert insanın gönlünü pişirir mayasız bir çörek gibi. Dünyalıktan hevesini kırar gözünün açlığını siler. Erkek adamın saçına aklar gözüne gizlenmiş acılar yerleştirir. Kadın kısmı  kocar dertlendikçe olduğundan yaşlı gösterir. Acıya çok tahammül eden insanlarda tecrübe birikir. Bilirler ki herşey geçicidir ,her şey fanidir. Öyle ise elde kalmayacaklar için bu çırpınış niye? Bu debelenme hangi gerekçeyle?

         Ev al ,araba al,arsa al,al babam al...Nereye götüreceksin  ?
      
        Bu sebepledir ki acıya tahammül etmeyi keşfeden insanlar dertlenip kara kara düşünmezler .Her zorluğun altından kalkabilecek iradi gücü içlerin de yaratırlar. Bu durumlarının , dertlerin geçip geriye sadece zihinde anlardan parçalar olarak kalabileceğini bilirler. İnsanlar kendileriyle ilgili önemli kararlar verecekken bu sebepledir ki dertli , kederli , tasavvurlarının zayıfladığı anlar da hayati karar vermekten kaçınmalıdır. Çünkü bilinçaltın da bir mekanizma vardır ki kişi, bazen kendini batırmak için umursuzca çabalar. Sağlıklı düşünce geliştirdiği zamanlarda ki yaklaşım yerine bile bile lades der.
      
        Dertlendiğiniz de hatırlayın ki herşey geçecek ve sadece siz kalacaksınız. Kalıcı olan önemlidir. Öyleyse dertlenmeyelim ,derde düşüncede kaçınmadan yüzleşelim kendimizle. İşte bu açıdan bakışla  çözüm başlar...